1991 yılında doktor olarak göreve başladım. Mezuniyetimin hemen sonrasında akupunktur ile tanıştım. 1994-1995 döneminde aldığım eğitimler sonrasında TC. Sağlık Bakanlığı onaylı akupunktur sertifikası ile kas iskelet sistemi sorunlarına çözüm sunan ve lazer tedavilerinin bu konuda ülkemizde ilk kez uygulandığı merkezde Dr. Abdurrahim Görür ile birlikte usta çırak ilişkisi içerisinde çalıştım.

    O zaman için akupunktur ve düşük enerjili lazer uygulamalarının özellikle meslektaşlarımız arasında yeterli ilgiyi görmemesi üzerine akademik anlamda farkındalığı arttırmak amacıyla Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzmanı olmaya karar verdim. Uzmanlık tez konum da diz ağrılarında lazer tedavisi oldu.

       2008 yılında uluslararası yapılan "El osteoartritinde düşük enerjili lazer etkinliği" çalışması ile lazer konusunda Amerikan FDA onayı olan ilk Türk araştırmacısı oldum.

    1994'den bu yana kullandığım lazer tedavileri ve etkileri konusunda bilimsel çalışmalar ve kongre sunumlarında bulunmaktayım.

     Mezuniyetimin ilk yıllarından itibaren önemsediğim "hastayı detaylı dinleme ve detaylı dokunarak muayene'" alışkanlığım beni manuelterapi ve zihin beden ilişkilerini daha çok anlamaya yöneltti. Akupunktur uygulamalarında tüm bedeni değerlendirme düsturu zaten önemliyken, dokunmanın ve zihinsel dalgalanmanın da değerlendirilmesi ve tedavi protokolüne alınması gerekliliğini gördüm. Binlerce hasta ile birlikteliğimizde başarılı sonuçlar aldığımız, akupunktur, düşük enerjili lazer, manuelterapi ve müziğin ritmi uygulamaları ile tecrübe edip geliştirdiğim bir manuel uygulamayı da tedavi yelpazesine katmaya başladım; Manuel Fasyal Ritim Terapisi.

    Fizik beden, zihin bedenden bağımsız olmayıp, kendi içlerinde bir bilgisayar devrelerinden daha mükemmel şekilde ritmik etkileşim halindedir. Bu ritmik etkileşimdeki denge, kısmen veya genel olarak değiştiğinde, aksadığında veya bozulduğunda ve bu durumu vücudun diğer bölümleri kompanze (yerine düzenleme) edemediğinde hastalıklar ortaya çıkar.

      Ritimdeki bu değişimler, kişiye özel yaklaşımlarla dengelenebilir. Hatta hastalık olmadan bile ritmik değişimleri fark edilebilir. Bu durumda ritmi yeniden düzenleme uygulamaları koruyucu hekimlik ve sağlık idamesi amacıyla kullanılabilmektedir.